Benjamin Franklin’in ünlü bir sözü vardır: Bu dünyada ölüm ve vergiler dışında hiçbir şey kesin değildir. Hepimiz ölümün kesin olduğu konusunda hemfikir olsak da, vergi konusunda aynısını söylemek pek mümkün değil. Ancak bu sözde düşünmemiz gereken asıl nokta vergi değil, insanlar olarak gerçekten nelerden emin olabileceğimizdir. Ertesi gün feci bir kaza geçirmeyeceğimizden veya herhangi bir hastalığın hayatımızı mahvetmeyeceğinden emin olabilir miyiz? Dikkatsizce yaptığımız, bize zarar verebilecek bazı hataları gözden kaçırmadığımızı kesin olarak biliyor muyuz? Partnerimizi sonsuza kadar seveceğimizi veya onun bizi seveceğini kesinlikle garanti edebilir miyiz?
Tahmin edebileceğiniz üzere aslında hayır! Hiçbir şey hakkında kesinlik garanti edemeyiz. Bu yüzden çoğumuz, kesinlik yanılsamasının hüküm sürmesine izin vererek yapabilecekmişiz gibi devam ederiz.
Bununla birlikte, bazılarımız kesin olarak bilmeye ihtiyaç duyar ve bunu ister. Bir şeyleri kontrol edebilir, başkalarından geri bildirim veya görüş isteyebilir ve kendinize defalarca güvence vermeye çalışabilirsiniz. Bunlar bir süre bu ihtiyacımızı giderse de asla tam olarak gidermez. Bu ihtiyaç halini sık hisseden kişiler sürekli teyakkuz halinde olmaya başlarlar ve bu kendini kontrol sürecine bağımlı hale gelirler.
Olası en kötü sonucu otomatik olarak hayal etme eğilimindeyseniz ve bunun olmayacağına kendinizi ikna etmeye çalışmak için aşırı miktarda zaman ve çaba harcıyorsanız, doğru şeyi yaptığınızdan veya doğru nedenle yaptığınızdan emin olmak için davranışlarınızı, tutumlarınızı veya düşüncelerinizi dikkatle incelerken nedenlerinizin yeterince gerçekçi olup olmadığını merak ederek geçmişteki eylemleriniz üzerinde kafa yoruyorsanız o zaman belirsizlik düşmanınız haline gelir. Başkalarından veya kendinize söylediğiniz şeylerden aldığınız güvence – “Bu asla olmayacak”, “Eminim bunu hallettim”, “Bu böyle olmadı” veya “Olmayacak”, “O kadar da kötü olamaz” – korku hissini bir süreliğine yok eder ve bir an görece sakinlik yaşarız. Ama sadece bir an. Çünkü o zaman “Emin miyim?” duygusu tekrardan ortaya çıkar ve endişemiz, suçluluğumuz, sıkıntımız artar. Bunun üzerine acilen çözmeniz gereken yeni sorular ortaya çıkar ve daha fazla içimizi rahatlatacak şeyler ararız. Bu da döngüyü tekrar başa döndürür ve o döngünün içerisinde sıkışıp kalırız.
Bu zorlayıcı, amansız güvence ihtiyacına rahatlama tuzağı (reassurance trap) diyoruz. Rahatlama tuzağı aklın iki sesi tarafından yönlendirilir ve sürdürülür:Endişeli Ses ve Yanlış Rahatlık. Üçüncü bir ses olan Akıllı Zihin, yargılamadan gözlemler, yorumlarda bulunur ve tuzaktan çıkış yolunu gösterir.
Endişeli Ses, “ya olursa” ve “evet, ama” gibi şüpheleri olan sestir. Kaygı uyandıran düşünce ve duyguların sesidir. İnanılmaz derecede yaratıcı ve hayal gücü yüksektir. Otomatik olarak sürekli korkunç olasılıklara ve felaketlere doğru yönelir. Her şeyin yoluna gireceğinden emin olmak ister. Şüpheden kurtulmak için yalvarır, herhangi bir belirsizliği göz ardı etmesi istendiğinde isyan eder. Endişeli Ses ya hep ya hiç mantığında düşünür. Beklemekte zorlanır. Her şey şu anda acil ve önemli gelir. Endişeli Ses, kaygıdan kurtulmak için yalvarır, dikkat ve rahatlık ister, kendi başına bırakıldığında gücü eline alır.
Yanlış Rahatlık, her türlü endişe veya şüphe anında hemen güvence veren sestir. Endişeli Ses’in “Ya eğer”inden hemen sonra gelir. Yanlış Rahatlatma’nın misyonu, Endişeli Ses’e kaygıdan anında rahatlama sağlamaktır. Endişeli Ses’in mesajlarını tartışır, bastırır, gerekçelendirir ve dikkatini dağıtmaya çalışır. Kaçınma önerileri sunar. Buraya kadar Yanlış Rahatlama iyi, güzel hoş dursa da sorun Yanlış Rahatlamanın verimsiz bir rahatlama sağlamasıdır. Bu nedenle, kalıcı bir gücü yoktur ve Endişeli Ses’ten başka bir endişeyi otomatik olarak yeniden tetikler. Bu durumda da Yanlış Rahatlık bir adım geri çekilir ve bu sefer Endişeli Ses bir kez daha tetiklenir. Böyle bakıldığında ise Endişeli Ses her zaman son sözü söyler ve sazı eline aldığında kaygı artarken belirsizliğe tolerans azalır.
Akıllı Zihin üçüncü iç sestir. Endişeli Ses ile Yanlış Rahatlık arasındaki yararsız etkileşimden sıyrılıp kendisine bir yer bulabilir. Akıllı Zihin, şüphelerin insan zihninin doğal bir ürünü olduğunu, bazı düşüncelerin dikkate alınmaya veya tepki vermeye değmediğini ve hiçbir şeyin garanti edilemeyeceğini öğrenmiştir. Nihai kesinlik arayışının umutsuz olduğunu ve uzun vadede daha fazla sıkıntı yarattığını görebilir. Çoğu düşüncelerin -“ya olursa?” gibi düşünceler-tehlike işaretleri olmadığını bilir. Ayrıca zihnin yanlış alarmlar verebileceğini de anlar ve olası bir yanlış alarma en iyi nasıl tepki vereceğini bilir. Bunu da acele yapılmış bir eylemle değil, sadece zamanın geçmesine izin vererek yapar. Akıllı Zihin dikkatlidir, zihni yargılamadan nasıl gözlemleyeceğini bilir ve Endişeli Ses ile Yanlış Rahatlama arasındaki tartışmaya karışmaz.
Örnek bir diyalog ele alırsak;
Endişeli Ses : ES Yanlış Rahatlama : YS Akıllı Zihin : AZ
- ES: Acaba ütüyü açık mı unuttum?
- YS: Salaklaşma tabii ki kapattın. Sen buna dikkat etmeyecek biri misin?
- ES: Evet böyle değilim ama 5 sene önce de çok yoğun olduğumda açık unutmuştum.
- YR: Hiç kimse mükemmel değil sonuçta , kendine fazla yüklenme, olabilir.
- ES: Ama ütüyü açık bıraktıysam ev yanabilir ve evsiz kalabilirim!
- YR: Bunun olma ihtimali nedir ki ? Çok düşük bir ihtimal.
- ES: Ancak evimin yanması için 1 kere olması yeterli ! Ütünün kapalı olduğundan emin olmalıyım.
- YR: Evet belki de yüzde yüz emin olmak için kontrol edebilirsin.
Bu örnek diyaloga baktığımızda Yanlış Rahatlama her cevabında Endişeli Sesi yeni bir endişeye sürükler ve en sonunda bu döngüye ikisi de sıkışır. Peki devreye Akıllı Zihin girerse ne olur ?
AZ: Tamam, bana hayatta risksiz olan bir örnek verin.
(Hem Endişeli Ses hem de Yanlış Rahatlatma sessizdir…)
AZ: Bu doğru, hiçbir şey düşünemezsiniz çünkü risksiz hiçbir şey yoktur. Öyleyse neden ütüyü açık bırakmadığınızdan kesinlikle yüzde yüz emin olmaya çalışıyorsunuz? Bunun garantisi mümkün değildir.
ES: Ama bilmemeye dayanamıyorum.
AZ: Endişeli Ses, düşüncelerini çok ciddiye aldığını görmekte zorlanıyorsun. Düşünceler, içerikleri ürkütücü olsa bile sadece düşüncelerdir. Her zaman her türlü başka korkunç şeyi kesin olarak bilmemeye tahammül edemiyorsun. Az önce bu düşünce ortaya çıktı ve bu seni korkuttu.
YR: Ben sadece yardım etmeye çalışıyorum.
AZ: Anlıyorum. Endişelenecek bir şeyi gündeme getirdiği her seferinde onu rahatlatman gerektiğini düşünüyorsun. Ama şimdiye kadar işe yaramadı, öyleyse neden gelecekte işe yarasın? Herhangi bir endişe veya şüpheyle baş edemeyeceğini düşünmesini sağlıyorsun ve bu tür düşüncelerin geçerli uyarılar olduğu fikrini pekiştiriyorsun. Bir kontrole izin verelim ve sonra kalan belirsizlikle ilgilenelim.
Görüldüğü üzere hiçbirimiz mükemmel değiliz ve belirsizlik karşısında benzer tepkiler veriyoruz. Böyle durumlarda kendimizi bu döngüde döndürmek yerine bırakalım aklımız kontrolü eline alsın ve doğru çıkış yolunu bulsun.
Psikolog Uğur Can Çelik